Terapistinizi nasıl seçmelisiniz?

1.  Terapistin eğitimi

Türkiye’de 3 grup alan psikoterapi yapabilir
Öncelikle klinik psikologlar psikoterapi yapabilir.
Psikolojik danışmanlar( PDR mezunları) eğer bir psikoterapi eğitimi aldılar ise psikoterapi yapabilirler.
Psikologlar (psikoloji mezunları), psikiyatristler ve PDR’ciler ekstra bir psikoterapi eğitimi ve süpervizyon aldılar ise psikoterapi yapabilirler.
Tüm bunlarla birlikte süpervizyon almadan ve uygulamalı olarak terapi yapmadan psikoterapi yapmanın önünde bir engel olmasada yapılmaması taraftarıyım.
Bu arada psikiyatrist, psikoloji lisans mezunu ve psikolojik danışmanlık mezunlarının etrafı eğitim olarak terapist olabileceklerini söyledik ancak bu tür eğitim geçmiş olan bir terapist seçtiyseniz lütfen aldıkları psikoterapi eğitimi araştırın. 15-20 saatlik eğitimler CV’lere yazılıyor ancak bunlar çok kapsamlı eğitimler değil. Uzun soluklu belki 150 saatten fazla ve uygulamalı süpervizyonlu eğitimler olmaları önemli. Süpervizyon almamış terapist tavsiye edilmez.
2. Terapistiniz ile İlişkiniz
Terapideki belki en önemli şey, terapistle olan ikili ilişkiniz. Çalışmak istediğiniz ekol de terapistleri araştırıp eğitim bilgilerini inceledikten sonra bir terapistle karar verip bir seans yapabilirsiniz. İkili ilişkinizin içinde rahat hissetmeniz, terapisti ile iyi bir eşleşme olduğunuzu düşünmeniz önemlidir. İyi bir eşleşme olup olmadığınıza karar vermek için bir süre terapistiniz ve görüşüp ilişkinize bakın. İki seans ilk seansta karar vermek yerine birkaç seans ilişkinize izin vermek iyi olabilir. Bir terapistin çok eğitimli olması sizin ve iyi bir eşleşme olacağı anlamına gelmez! Az tecrübeli olmasına rağmen belki çok daha uygun bir eşleşmenizde olabilir. İlişkiniz ile ilgili düşüncelerinizi terapistin kendisiyle paylaşmanız çok önemli. Terapistinizle birlikte devam edip etmemeye karar verebilirsiniz. İlişkinizin iyi bir eşleşme olmadığını düşünüyorsanız terapistinizle konuşarak sürecinizi sonlandırıp bir başka terapist ile yeniden başlayabilirsiniz. Bununla birlikte, özellikle dinamik/analitik ekoller aktarım odaklı çalışır yani, kişi kendi geçmişinden getirdiği ilişki durumlarını terapisti olan ilişkisine yansıtır ikili ilişkinin içinde danışanın hissettikleri, kendi iç dünyasına dair yol gösterici olur, bu duygular tam olarak terapinin merkezidir. Danışan, terapiste karşı öfkeli hissedebilir, anlaşılmamış hissedebilir, değersiz hissedebilir, terapisti beğenmeyebilir ve değersizleştirebilir, terapisti terk edip gitmek isteyebilir. Bunlar, sürecin bir parçasıdır, yol göstericidir, ve sürecin başında ya da herhangi bir noktasında hissedilmesi çok normaldir. Ve tam olarak terapinin merkezini oluşturur. Terapiste karşı tamamen pozitif hissetmeniz beklenmez, gerekmez! Dinamik terapide merkezi olan şey, terapiste dair pozitif ve negatif duygularınızın birlikte süreç içinde çalışılmasıdır. Özellikle dinamik, analitik ekol de terapiye başladıysanız, ilişkinizin başında bu duygulara izin vermek, terapiyi hemen bırakmamak ve terapistinizde bu duygularınızı paylaşmak önemli.

  1. Terapistin çalıştığı ekol:
    Terapistlerin bir çok farklı ekolleri yönelimleri var. Ekol, terapistin çalışma şekli ve kullandığı teknik olarak özetlenebilir. Çok fazla farklı ekol var. En yaygınları: Bilişsel davranışçı terapiler, psikodinamik terapi, varoluşsal terapi, psikanaliz, çözüm odaklı terapi, şema terapi, somatik ekoller, sanat terapisi.. Hiçbir ekol diğerinden üstün değil. Çalışma şekilleri, yaklaşımları farklı.. Buradan bir fikir aldıktan sonra kendiniz araştırabilirsiniz. Bir çok terapist, eklektik bütüncül çalışır. Bu, danışanın ihtiyacına göre farklı yaklaşımları birleştirerek kullandıkları anlamına gelir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir